BAJAU ÇİNGENELERİ

22.11.2016 17:58

Dinleri, devletleri, toprakları, hatta yaşları bile yok suda yaşıyorlar!

Bazılarının hayatı suya yazılmış. Mesela Pasifik Okyanusu’nun batı kıyısında, suyun üzerine kurdukları köylerde yaşayan Bajau Çingeneleri...

Bazılarının hayatı suya yazılmış. Mesela Pasifik Okyanusu’nun batı kıyısında, suyun üzerine kurdukları köylerde yaşayan Bajau Çingeneleri... Onları bulmaya karar verdiğimde yol arkadaşım olması için fotoğrafçı dostum Hüseyin Alsancak’ı aradım. “Gelir misin?” dedim, “Fark etmez” dedi. Bu arada meseleye ilişkin tek tecrübesi ‘Karayip Korsanları’ olan ben, Hüseyin’e Filipinli deniz korsanları tarafından kaçırılma riskinden bahsettim ve o bildik cevabı aldım: “Bize bir şey olmaz.” İşte ‘suyun kaldırma kuvveti’ ekseninde biçimlenen gayet ıslak maceramızdan kimi notlar ve kadrajlar...

 

Myanmar ve Kamboçya’da su üzerinde yaşayan insanların hayatını çektikten sonra garip bir hastalığa tutuldum! Suyun üzerinde yaşanan bir hayat; yüzen evler, balıkçılar, göle ekilmiş tarlalar aklımı başımdan aldı. İstanbul’a döndükten sonra, su üzerinde yaşamın en primitif halinin hüküm sürdüğü, dünyanın en saklı köşeleriyle ilgili çalışmaya başladım. Saplantılı bir şekilde yeni rotamı arıyordum.Bajau Su Çingenelerini bu araştırmalarım sırasında buldum. İnternette son derece sınırlı bilgi ve fotoğraf olmasına rağmen, ne yapıp edip buraya gitme fikri kafamda çabucak netleşti.

Yazılı bir tarihleri yok. Hikâyeleri nesilden nesile anlatım yoluyla geçiyor. Birkaç yüzyıl önce, ilk yaşadıkları yer olan Filipinler’den kovulup, ev olarak kullandıkları teknelerle, Malezya’ya ait bu kıyılara geliyorlar. Bir milliyetleri yok, toprakları yok! Zamanla adalardan kestikleri ağaçlarla okyanus üzerinde elverişli buldukları yerlere evlerini inşa ediyorlar. Yıllar içinde bir kısmı karaya yerleşiyor, halka karışıyor, çeşitli işler buluyor kendine. Kalanlar, sayısı 40-50 civarında olan köylerde, akıl almaz güzellikteki bir suyun üzerinde, dış dünyadan oldukça kopuk, kurallarını okyanusla birlikte belirledikleri benzersiz bir hayat yaşıyorlar. Din yok, devlet yok, eğitim yok! Hatta yaşları bile yok! Hayatlarıyla ilgili kısıtlayıcı bir zaman sayacına ihtiyaç duymamışlar. Malezyalıların dahi anlayamadığı, kendi dillerini konuşuyorlar.

 

Yağmur yağdığında mutlu olan, karnı doyduğunda mutlu olan, sığınacak bir kulübesi varsa mutlu olan bu insanlar bizim çağdaşımız. El değmemiş halimiz. Okyanusun ortasında unutulmuş bu insanların barış ve huzur içindeki yaşamından yansıyan bu fotoğraflar başka bir gezegende çekilmedi. İçimizde kopan fırtınaların bir anlığına da olsa dinmesine, her yanımızı yara bere içinde bırakan prangalarımızdan, pazartesi mesai başlangıcına kadar kurtulabilmeye yarasalar ne âlâ... Eşitsizlikle, acımasızlıkla, bencillikle dolu dünyamızın karşısına, insanın özüne yakışan değerlerden oluşan özgür bir dünya hayali koymak, kısa bir süreliğine de olsa rahatlatır insanı. Ciğerlerine oksijen doldurur. “Maddi anlamda hemen hiçbir şeye sahip olmayan bu insanlar nasıl oluyor da benden daha mutlular?” sorusunu sormak bile, ruhumuza sızacak hayırlı bir şüpheye kapı aralayacak. İtirazsız kabul edilenin karşısına dikilen her yeni soru, içten içe özlemini duyduğumuz hayata bir adım daha yaklaştıracak bizi.